7,5 MİLYON BİNANIN ACİLEN YENİLENMESİ ŞART
Yapılaşmanın hızlı bir şekilde gerçekleştiği ve yüzölçümünün yüzde 92’si deprem kuşağında bulunan Türkiye’de, plansız şehirleşmenin getirdiği çok ciddi yapısal sorunlar bulunuyor. Bu noktada şehircilik anlayışına sahip, güvenli ve çevreye duyarlı sürdürülebilir yapılar inşa edilmesi büyük önem taşıyor. Şehir planlamasının bütüncül ve sistematik bir anlayışla ele alınması gerektiğini belirten Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, Dünya Şehircilik Günü kapsamında yaptığı açıklamalarda 7,5 milyon binanın acilen yenilenmesi gerektiğini hatırlatarak kentsel dönüşüme dikkat çekti.
Türkiye’de güvenli, nitelikli ve çevreci binaların sayısının artması için kentsel dönüşümün çok büyük bir fırsat olduğunu ifade eden Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, her yıl 8 Kasım’da kutlanan Dünya Şehircilik Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. Depremden korunmanın tek yolunun şüphesiz ona karşı önlem almaktan geçtiğini söyleyen Son, “Ülkemizdeki yaklaşık 20 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki güvensiz konutlardan oluşuyor. Bu ürküten tabloya bir çözüm olarak 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşümde yenilenmesi hedeflenen 7,5 milyon binaya karşın, kentsel dönüşüm sürecine girebilmiş bina sayısı ne yazık ki sadece 120 binde kaldı. Bugüne kadar oldukça yavaş işlemiş olan süreç, yeni yasal düzenlemelerle daha gerçekçi ve uygulanabilir hale getirilmeye çalışılıyor” dedi.
Kentlerin çağdaş ve kültürel mirasımıza uygun bir mimariye dönüşmesi gerekiyor
Ülkemizde hızlı ve plansız şehirleşmenin getirdiği çok ciddi ve bir türlü çözülemeyen yapısal sorunların var olduğunu belirten Son, “Güvenli ve çevreye duyarlı sürdürülebilir yapıların oluşturulması, geçmişten gelen çarpık kentleşme sorununun çözülmesi, gecekonduların ve sosyal donatılardan yoksun yaşam alanlarının yeniden tasarlanması, kentlerin kültürümüze ve mimarimize uygun çağdaş yapılara kavuşması gerekiyor” diye konuştu. Türkiye’de özellikle büyükşehirlerde çarpık yapılaşmanın yoğun olduğunu hatırlatan Son, bu nedenle şehir planlamasının bütüncül ve sistematik bir anlayışla ele alınması gerektiğini belirtirken, gelecek nesillere kaliteli yaşam imkânı tanımak ve olası felaketlerde kayıpları en aza indirgemek için kentsel dönüşümün şart olduğunu söyledi. Blok bazında kentsel dönüşümün mümkün olmadığını vurgulayan Son, ‘’Bütüncül planlama çözümün ana unsuru, ancak burada da yatırımcı ve halkın baş başa kalmaması gerekiyor. Bu durum hem süreci uzatıyor hem de talepleri ölçüsüzleştirerek dönüşümü engelliyor’’ dedi.
Şehircilik anlayışına sahip projeler yaygınlaşmalı
Kentsel dönüşümün deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye için adeta milli bir dava olması gerektiğini vurgulayan Tamer Son, ‘’Dönüşümle birlikte Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak, kaliteli malzemeler ve en son inşaat teknolojileri ile inşa edilmiş binaların sayısı hızla artacak. Bu noktada tüketicilerin de hem konut seçerken gerekli sorgulamaları yapmaları hem de binalarını yeniletme sürecinde mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken hassasiyeti gösteren güvenilir firmaları tercih etmeleri çok önemli. Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmetinin yapıların güvenli ve sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bireysel yatırımcıların rakam odaklı olmak yerine yapımcı firmaların yetkinliği ve gücüne odaklanmaları çok önemli” dedi.
Kentsel dönüşümü fırsat yarışına çevirmeye çalışmak yerine çözümcül bir yaklaşımla ilerlenmesinin daha faydalı olacağını ifade eden Son, “Bu süreçte konut odaklı projeler yerine, şehircilik anlayışına sahip yaşam odaklı projeler yaygınlaşmalı. İçinde yaşamaktan keyif alınabilecek, hayatı kolaylaştıran, bireylere bir değer sunan, en ince detayına kadar bütüncül bir yaklaşımla planlanmış, kentin kimliğine ve ihtiyaçlarına uygun, kaliteli projelerin sayısı arttıkça kentlerimiz çok daha yaşanabilir ve gelecek nesillere gönül rahatlığıyla emanet edebileceğimiz yaşam alanları olacak. Kentsel dönüşüm ülkemiz ve insanımız için çok iyi bir fırsat. Siyasi otoritenin de bu fırsatı değerlendirmesi ve çözüm sürecinde etkin bir şekilde rol alması gerekli’’ diyerek sözlerini tamamladı.
Çukurova Gayrimenkul Hakkında
İnşaat sektöründe 1993 yılından beri faaliyet gösteren SON Grup bünyesindeki Çukurova Gayrimenkul, bugüne kadar Adana, Mersin ve İstanbul’da pek çok prestijli konut projesine imza attı. Mersin’de hayata geçirilen bir yazlık projesi olan Liparis 2 ve Liparis 4 ile sektöre giriş yapan Çukurova Gayrimenkul, Adana’da proje ortaklarıyla birlikte TMT Park Life, TMT Gölvadi, Yüzevler, Platinkent, Eserkent, Çukurova Residence, Çukurova Kent, Çukurova Park, Çukurova Villaları gibi nitelikli konut projeleri gerçekleştirdi. Kartal’da inşa ettiği adalar ve deniz manzaralı Adanuspark ile rotasını İstanbul’a çeviren ve ardından yine bölgenin sembol projelerinden biri olan Çukurova Tower’ı hayata geçiren Çukurova Gayrimenkul, 2015 yılının Mayıs ayında yine Kartal’da “Balkon Hayatın Keyfidir” temasıyla Çukurova Balkon projesine başladı. Yenilikçi, çevreci ve müşteri odaklı bir yaklaşımla faaliyetlerini sürdüren Çukurova Gayrimenkul, şehircilik anlayışına sahip projelerini insana ve doğaya saygılı konseptlerle geliştiriyor. Keyifli ve kaliteli yaşam alanlarını kârlı yatırım fırsatları ile birleştirmeyi misyon edinen Çukurova Gayrimenkul, bilgi birikimini ve deneyimini estetik, teknoloji, lüks ve konfor ile bütünleyerek bulunduğu bölgeye değer katan modern projeler inşa ediyor. Bu çerçevede bir yandan gayrimenkul sektörünün hızla geliştiği Adana’da projeleri devam eden Çukurova Gayrimenkul, merkez olarak konumlandırdığı İstanbul’un cazip bölgelerinde yeni konut projeleri gerçekleştirmeye devam ediyor.