CANAN ERGÜDER’DEN SAMİMİ AÇIKLAMALAR
O, tiyatro eğitimine Amerika’da Franklin and Marshall College’da başladı. The New School University Actors Studio Drama Program’da yüksek lisans derecesiyle devam edip, London Academy of Music and Dramatic Arts Shakespeare Atölyesi’ne katıldı. Bugüne kadar birçok dünyaca ünlü tiyatro sanatçısı ve film yıldızlarıyla sayısız projede yer aldı. Kimden mi bahsediyorum? Marlon Brando, Marliyn Monroe, Robert De Niro, James Dean ve Sidney Poitier gibi oyunculara eğitim veren, The Actors Studio’nun 2003 yılında hayat boyu üyesi olmaya hak kazanan sanatçı Canan Ergüder’den…
Kanal D’de yayınlanan ve yarın finali bölümü yayınlanacak olan Güllerin Savaşı dizisinde izleyicilerin karşısına çıkan Ergüder’in oyunculuk üzerine aldığı eğitim saymakla bitmiyor. 2007’de Hoboken Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve 2009 yılında Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini alan Ergüder hakkında bilmedikleriniz… Biz sorduk, o cevapladı:
7 yaşında ABD’ye gidip bambaşka bir hayata adım attınız. Ne oldu da gitmek zorunda kaldınız? Amerika’da nasıl bir yaşam sizi karşıladı?
Zorunda kalmaktan ziyade babamın işi yüzünden gitmiştik ilk olarak Amerika'ya. O sırada 1 seneliğine transfer profesörlük yapacaktı. 1 sene sonra geri döndük. Amerika'ya bir daha gidişim 18 yaşındayken oldu. Bu sefer tek başıma gittim. Tabii ki öncelikli sebebim okumaktı. Sonra da orada kalmaya devam etmek istedim. Amerika'nın benim hayatımdaki anlam ve önemi büyüktür. Kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğretti bana oradaki deneyimim.
– ABD’yi bırakıp Türkiye’de yaşamaya nasıl karar verdiniz. Nasıl bir geçiş süreci yaşadınız?
Bıçak Sırtı adlı diziden bir teklif geldi. Ben de kabul ettim. İlk etapta sadece dizi boyunca Türkiye'de kalmaya niyetliydim. Fakat o sezon, dizi bittikten sonra yapımcımız Erol Avcı bana Binbir Gece'nin üçüncü sezonuna girecek yeni bir karakteri teklif etti. Ben de kabul ettim. Buradaki geçiş süreci biraz çalkantılı geçti. Çünkü burada çalışmaya başladığım andan beri aynı zamanda ülkeme dönmüş olmanın getirdiği duygularla baş etmeye çalışıyordum. Neticede 14 sene boyunca Amerika'da yaşamıştım. Ama birden burada yaşamayı da istemeye başlamıştım. Ailemin yakınında olmak bana iyi gelmişti. Sonunda da temelli olarak kalmaya karar verdim.
– Oyunculuğa nasıl başladınız?
Oyunculuğa lisede "Man of La Mancha" müzikaline girmemle başladım. Bir daha da bırakmak istemedim.
– ABD’deki sanat ile Türkiye’dekini karşılaştırdığımızda ne gibi farklılıklar var?
Sadece ABD'ye değil, dünyaya baktığımızda ülkemizdeki insanların ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğunu görebiliyoruz. Bu durum tabi ki sanata da sirayet ediyor. Sanatın naturasındaki özgür ruh, zincirlenmiş bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Bu da sanatın tabiatına aykırı. Böyle bir durumda bu topraklarda yetişen yetenek ya yerinde sayacaktır, ya kapağı yurt dışına atacaktır ya da özel imkanlarla kendi ülkesinde yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışacaktır.
– Üstlendiğiniz rollerde maksimum başarıyı yakalamak için birçok psikoloji kitabı okuduğunuzu, Behzat Ç. dizisindeki Savcı Esra karakterine hazırlanırken çoğu zaman adliyeye gidip havayı kokladığınızı biliyoruz. 67 bölüm müthiş bir performans sergilediğiniz Güllerin Savaşı dizisi yarın final yapıyor. Gülfem karakterine nasıl hazırlandınız?
Bahsettiğiniz psikoloji kitaplarını Gülfem için karıştırmıştım. Hiçbir röportajımda şu ana kadar hangi psikolojik bozukluğun üstüne odaklandığımı söylememiştim ama artık Gülfem'e ve dizimize veda etme zamanı geldi. Gülfem için narsistik, kişilik bozukluğuna odaklandım. Gülfem'de bu psikopatlık boyutunda değil. Yani karakter hayattan hiçbir şey öğrenemeyecek kadar kapalı değil. Hatta görüyoruz ki, karakter evriliyor. Narsisizm düzeltmesi zor bir özellik ama Gülfem'dekini daha evrilebilir kıvamda tutmam gerekiyordu. Sağ olsun yazarlarımız da beni sonuna kadar desteklediler.
– Güllerin Savaşı dizisinde rolü kabul etmenizdeki en büyük etken ne oldu? Proje önünüze geldiğinde sizi heyecanlandıran şey neydi?
Hikâyenin beni en çok etkileyen tarafı 2 başrol karakterin birbirlerine ters giden bir şekilde evrilmeleriydi; bir nevi yer değiştirmeleriydi. Bunu da psikolojik bozukluklar üstünden gösteren bir senaryo Türkiye'de az bulunur. İkinci faktör Gülfem'in muhteşemliği ve rengârenk bir karakter olmasıydı. Ve son olarak da birlikte oynayacağım oyuncular benim için çok önemliydi.
Dizinin finalinde bizi nasıl bir sürpriz bekliyor?
(Gülerek) Bakalım. İzleyip görelim
– Tam bir tiyatro aşığısınız. Dizi çekimlerinden, tiyatro izlemeye ya da bir oyunda görev almaya vakit bulabiliyor musunuz?
Dizi sırasında oynadığım bir oyun vardı ama bu sene onu da bitirdik. Bunun dışında yeni bir projede oynamak için vaktim yoktu. Simdi dizinin bitimiyle yeni bir oyuna hazırlanmayı düşünüyorum. Artık bol bol oyun izlemeye de vaktim olur.
– Babanız Türk siyaset bilimcisi ve profesörü Üstün Bey, birçok projede görev almış, çok değerli bir isim… Açıkçası ben babanızı araştırırken, eğitimini ve görev aldığı kuruluşları okurken yoruldum. Böylesi bir babanın kızı olmak sizin gelişiminize ve hayatınıza nasıl yansıdı?
Hiçbir zaman için babamı önce titriyle görmedim. Benim için babam sadece babam. Bahsettiğiniz şeyleri büyüdükçe, farkındalığım arttıkça gördüm. Sağ olsun babam da hiçbir zaman için kendi başarısını örnek almam gereken bir baskı unsuru olarak kullanmadı. Her zaman kendi insanım olmamı desteklemiştir.
– Şimdiye kadar oynadığınız dizi ve filmlerdeki partnerlerinizden en beğendiğiniz kim oldu? “Keşke her projede onunla beraber oynayabilsek” dediğiniz bir isim var mı?
Ben bugüne kadar bu konuda çok şanslıydım. Oynadığım her işte muhteşem oyuncularla oynadım. Dizi olsun, tiyatro olsun, film olsun fark etmez. Tekrar birlikte oynamak isteyeceğim çok insan var. İşte birkaçı: Haluk Bilginer, Ayça Bingöl, Fikret Kuşkan, Erdal Beşikçioğlu, Okan Yalabık, Ali Atay ve daha nicesi…
MERAK EDİLEN 5 SORU
– Sürekli gittiğiniz, müdavimi olduğunuz bir yer var mı?
Genellikle müdavimi olduğum yerler mahallemdeki yerler.
– Yemekle aranız nasıl yapar mısınız? Dışarıda yemek yerken ne tür yerleri tercih edersiniz?
Yemek yemeyi de yapmayı da çok severim. Her türlü restorana giderim ama İstanbul'da dünya mutfağından değişik restoranları keşfetmeyi seviyorum.
– Ne tarz giyimi seversiniz?
Ben hayatta rahat olmayı severim. Genellikle üstümde modadan çok beni rahat hissettiren kıyafetler görürsünüz. Ama tabi arada sırada süslenmeyi severim.
– Yengeç burcusunuz özelliklerini taşır mısınız?
Klasik bir yengeç burcuyum. Evcimenimdir. Aile odaklıyımdır. Hem içe kapanığımdır hem dışa dönük: yani kabuğum kalın ve sert ama içim yumuşaktır.
– Kendinizde en çok sevdiğiniz şey nedir?
İçim dışım birdir.