ŞÜKRAN OVALI’DAN EVLİLİK AÇIKLAMASI
Caner Erkin ile başlayan ilişkisi gündemde olan oyuncu Şükran Ovalı Habertürk'e konuştu. Ovalı, Caner Erkin'le ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Son dönemin yıldızı parlayan oyuncularından Şükran Ovalı’yla bayramda konuştuk. Güzel oyuncu yeni projelerini ve ilişkisini anlattı
Kendinden emin duruşu, arada uzaklara dalan gözleri, bir anda aklına bambaşka bir şey gelip konuyu bambaşka bir yere götürmesi, düşünerek konuşması, gülmeyi sevmesi… Bunlar Şükran Ovalı’nın bendeki tam karşılığı. Sohbet etmesi en keyifli oyunculardan… Şu an yeni projesi için Ayvalık’ta. Pek çok kişi tatile gitmişken bayramda çalışanlardan… Familya’nın çekimleri için koşturan genç oyuncuyu yakında Yılmaz Erdoğan’ın Ekşi Elmalar filminde de izleyeceğiz. Güzel oyuncuyla hayatını, yeni projelerini ve güzel giden ilişkisini konuştuk, sevgilisi Caner Erkin’le ilgili de ilk kez konuştu, güzel haberler verdi.
Bayram sohbeti oldu bu, o yüzden unutamadığın bayram anınla başlamak istiyorum…
Çocukluğumdaki kalabalık bayramlar, aileden daha az insanı kaybettiğim dönemler… Bayram deyince aklıma önce büyükler, sonra küçükler geliyor.
Ailece kalabalık bir bayram sofrasındasınız, sohbet nasıl gelişir, nelerden konuşursunuz?
Ailenle her gün görüşsen de yetmez ya, her zaman birbirini özlersin. Biz hep öyle olduk, kalabalık yemeklerde özlem gideriyoruz. Birbirimiz için ne kadar önemli olduğumuzu hissettirip, sohbet ediyor, şakalaşıyoruz. Bizim masalarımızda bol muhabbet ve kahkaha olur. Aile, her şeydir, familya yani… O yüzden de bu iş için de çok heyecanlıyım.
Aile içindeki Şükran’ı anlatır mısın?
Tek kız çocuğuyum. Babaannem ve dedem tatlı insanlardı, rahmetli amcam da… Ailede biraz fazla kayıp yaşadık, kalabalık bir aile değiliz. Ailem kadar sevdiğim ve belki insanın hayatı boyunca karşılaşamayacağı kadar iyi arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım. Onlar için her şeyden önce Şüko’yum. Beni seviyorlar biliyorum, ben de onları çok seviyorum.
Seninle en son ‘Şeytan Tüyü’ filmi için bir araya gelmiştik. Orada evli, mutlu, çocuklu bir karaktere hayat vermiştin. Sonrasında hayatında sürpriz gelişmeler oldu. Şu ara hayatının hangi dönemindesin?
Tatlı bir filmdi ama maalesef ülkenin zor bir döneminde vizyona girdiği için tam anlamıyla yerini bulamadı. İlişkimle ilgili madem çok soru soruluyor, şöyle söyleyeyim; Caner çok başarılı bir futbolcu ve çok iyi bir insan ve biz çok mutluyuz. Umarım ki bir ömür böyle devam eder.
Çok merak ediliyorsunuz çift olarak, sosyal medyada herkes sizi takip ediyor, pek çok kişi sizden bahsediyor… Nasıl gidiyor, her şey yolunda mı?
Her şey söylediğimiz, yazdığımız, konuştuğumuz gibi, ilişkimiz yoktu, şimdi var, çok mutluyuz. İlerisine götürmek istiyoruz, bir aile kurmak istiyoruz, umarım da böyle devam eder.
‘ÇARŞI TARTIŞMASIZ TÜRKİYE’NİN EN KARİZMATİK TARAFTARI’
Senin futbolla ilişkin nasıl, hangi takımlısın yoksa fanatik misin?
Ben babadan Beşiktaşlıyım… Takımımı çok seviyorum, çocukluğumdan beri bu böyleydi. “Hak eden kazansın” diyenlerdenim. Elimden geldiğince Beşiktaş maçlarına gidip izledim. Futbol bilgimle dünya ligi hakkında konuşamam ama Beşiktaş sevgisiyle şunu diyebilirim ki, Beşiktaşlı olmak centilmen olmaktır. Başka renklere zor zamanlarında destek vermektir. Çarşı’yı duruşu ve tavrıyla çok seviyorum. Bütün takımların vicdanlı ve bilinçli taraftarlarını seviyorum ama Çarşı tartışmasız Türkiye’nin en karizmatik taraftarı.
Şimdi Ayvalık’tasın. Nasıl bir ortamın var, sesler, manzaralar, kokular, sokaklar…
Çok güzel. Bir sürü hayalimin bir arada olduğu bir iş. Uğur Abi’yle, (Yücel) çalışmak hayalimdi, Güven Kıraç’la da öyle. Bu kadar güzel insanın, ustaların bir araya geldiği bir ortamda çalışmak bir şans. Ayvalık’ta olmak da öyle. Havası, insanlarıyla güzel bir yer. Birbirini seven insanların yan yana gelmesinin tesadüf olduğunu düşünmüyorum, tıpkı hiçbir şeyin tesadüf olduğunu düşünmediğim gibi.
‘CESUR OLABİLDİĞİM İÇİN OYUNCULUK YAPIYORUM’
Aynı zamanda ‘Ekşi Elmalar’ vizyona girecek. Orada nasıl bir karakteri canlandırıyorsun?
Yılmaz Hoca’nın senaryosu muhteşemdi. Umarım hiçbir zaman yazmaktan vazgeçmez. O yazar, yönetir ve biz de izleriz… Okuduğum en iyi hikâyelerden biri, içinde olmaktan mutlu olduğum, ileride inşallah aileme de gururla gösterebileceğim bir film olur. Yılmaz Erdoğan, babamızı oynuyor. Ben kızlarından biriyim, muhteşem bir kadro var. İnanılmaz bir set kurulmuştu. Bize sadece elimizden gelenin en iyisini yapmak düştü. Bu anlamda şanslı bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. Ama sadece şanslı olduğum için orada olduğumu da düşünmüyorum. Geriye baktığımda konservatuvar mezunuyum, 11 yıldır mesleğim adına bir şeyler yapıyorum. Her seferinde kendime bir şeyler kattığımı görüyorum. İyi anlamda değişmekten, dönüşmekten korkmuyorum. Hatalarım ve zaaflarımla kendimi eleştirebilecek kadar cesur olabildiğim için belki de oyunculuk yapıyorum. Öğreneceğim daha çok şey var.
‘Ekşi Elmalar’ çok merak ediliyor. Hikâye, çekim yerleri, set anıları…
Hak verirsiniz ki başta Yılmaz Erdoğan‘ın, Fatih Artman’ın olduğu bir sette gülmemek mümkün değildir. Acayip bir kadro vardı, çok eğlendik. Ersin Korkut vardı bizi gülümseten. Çok eğlendik ve öğrendik.
Filmin afişinde “Ancak bugünü hayal edecek kadar aklı olanlar yarının sahibi olamazlar” deniyor. Pek çok hayalin gerçekleşti. Şu anki hayallerin neler?
Bence çok bir cümle, her seferinde tüylerimi diken diken ediyor. Hayal kurmaktan hiçbir zaman vazgeçmememiz gerekiyor. Bir MFÖ atasözü der ki: “Benim hâlâ umudum var.”
Rol aldığın projelerde karakterlerin geçmişini çok sorgular mısın?
Evet sorgularım, bana ne katacağını düşünürüm. Ama yargılamam. Hocalarımdan öğrendiğim, benim de arkasına yaslandığım bir şey var ki, bir karakter ne yaparsa yapsın onu savunmanın, oyunculuğa gerçeklik olarak döneceğini düşünürüm. Tabii ki araştırım. Elimde karakterin geçmişi yoksa onu hayal gücümle savunabilmek için bir alt metin, bir geçmiş kurabilirim. Yaşanmışlığın ne kadar fazlaysa oyunculuğun da o kadar demlenir.
‘KENDİMLE İLGİLİ ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ, DÖNÜŞTÜ’
Hayat içerisinde değişim kaçınılmaz. Daha önce savunduğun şeyler yıllar sonra anlamını yitirebiliyor.
Değişim, dönüşüm insana bir şeyler katmak adınaysa kendini dürüstçe eleştirebiliyorsan, hayatında ilerlemek için en büyük motivasyonlarından biri. Kendimle ilgili çok şey değişti, dönüştü. Ama insanın karakteriyle ilgili belli şeylerin çok değişeceğini düşünmüyorum.
“Hayat bana bu konuda kıyak geçiyor” diye düşündürten bir şey oldu mu?
En az 10 yıllık arkadaşlıklara sahip olmak ve onların ailem gibi olmasının bir kıyak olduğunu düşünüyorum. Okul arkadaşlarımla beraber büyüdük, hâlâ görüştüğümüz bir grubumuz var. Enis Arıkan, Şebnem Bozoklu, Gözde Seda Altuner, Ezgi Mola… Bu konuda her zaman hava atabilirim. Sağlam, güzel dostluklarım, seçilmiş kardeşlerim var.
'KENDİMDEN BAŞKA KİMSEYLE DERDİM YOK’
Her yeni proje ile daha iyiye gittiğini, bir şeyler başardığını nasıl ölçüyorsun?
Kabul ederek, büyüyerek… Neyi ne kadar değişip dönüştürebileceğimi sorgulayan biriyim. Ama vicdanım çok rahat. Yakınlarım bilir ki, uykuyu severim ve her yerde de uyuyabilirim. Çünkü hakikaten vicdanım rahat galiba. Kendimden başka kimseyle bir derdim yok.
İnsanlar seni niye beğeniyor?
İçimden geldiği gibi biriyim. Sevene de sevmeyene de hakikaten saygı duyuyorum. Çünkü bana bazı sevgiler de nefretler de çok suni geliyor. Yaşadıkça bunu öğrendim. Gerçek olanı zamanla görürüz.
Bir tercih hakkın olsaydı kendine hangi kabiliyeti eklerdin?
Müzisyen olmak isterdim.
Rolün gereği başkalarının hayatlarına adapte oluyorsun. Bu sana neler öğretiyor?
Yargılamamayı, empati kurmayı, başka açısından bakmayı… İyi insan, iyi bir oyuncudur gibi geliyor bana. Asıl insanlık, başkasının derdini kendi derdin gibi ortak halde yaşayabilmekten geçiyor. Bazen bencil olmamak adına kendimizi unutabiliyoruz. Ben de bunu öğrenmeye çalışıyorum.
Canlandırdığın rollerde o anki duygularının rolüne etkisi nasıl oluyor?
Role inandığım, savunduğum sürece yaşamışım gibi hissediyorum. Oyunculuk başka biri olmayı kabul etmek, zor bir şey bu. Acayip dengesi var, bir anda kendini unutup başkası için yaşayabilirsin. Sezen Aksu’nun bana miras gibi bir lafı vardır, özel bir söz: “Övgüye de yergiye de mesafeli olmak.” Hayatla ve kendinle ilgili dengeyi kurduğunda istediklerine ulaşıyorsun. Konservatuvar okuduktan sonra çok şey değişti ama bir arkadaşımız şöyle demişti: “Biz Shakespeare bilerek girmedik konservatuvara, biz Hababam Sınıfı ve Neşeli Günler izledik ve çok sevdik, oyuncu olmak istedik. Rus edebiyatını, dramaturiji, insan psikolojisini sonradan öğrendik.” O yüzden de oyunculuk nöbetçi öğrencilik gibi. Zamanla bir şeyler kata kata öğreneceğiz.
"BİRDEN UZAKLARA DALABİLİRİM"
“Şu huyumu herkes bilir” dediğin neler var?
Birden uzaklara dalabilirim, kararsızım, değişken kararlarım var, ne yiyeceğime karar veremeyip 1 saat daha aç oturabilirim. Haksızlığa gelemiyorum.