ECEM UZUN’UN GARİP TAKINTISI
Daha 24 yaşında… Ama önemli başarılarla spotların altında, manşetlerde… İki yıl önce Afife Tiyatro Ödülleri’nde yılın en başarılı genç kuşak sanatçısı seçildi. Bu yıl Antalya Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kucakladı. Yola emin adımlarla ilerlerken yurtdışına da göz kırpan Ecem Uzun, Elele dergisinin aralık sayısı için objektif karşısına geçti.
Henüz 8 yaşındayken içindeki oyunculuk aşkının bilincine varan bir kızın hikayesi bu aslında… Bugünlerde hiç beklemediği bir yoğunluğun rüzgarından bir an olsun yorulmadan, yüzünde kocaman bir gülümseme ile savruluyor ve en sık şu cümleyi tekrarlıyor: “İşimi yapıyorum ve çok mutluyum.”
Televizyonda onu ilk kez bir reklam filmiyle görsek de kendisi sahneyle çok daha küçükken tanışıyor: “Annem beni 8 yaşındayken tiyatroya yazdırdı. İlk rolüm Kırmızı Başlıklı Kız’dı. Ben çok içine kapanık bir çocuktum. Annemin beni tiyatroya yazdırmasının sebeplerinden biri de bu. Sahneye çıkarken çok utandığımı hatırlıyorum. Ama çıktıktan sonra oranın bambaşka bir şey olduğunu anladım. O günden sonra artık mutlu olduğum tek yer sahneydi. Bana tiyatrodan ilk kez para verdiklerinde inanamadım. ‘Biz bunun için para mı alıyoruz?’ dedim. Sahne o kadar öğretici ve güzel ki… Ailem de çok destek verdi bana. O yüzden aileme tekrar çok teşekkür ediyorum.”
27 yaşında bir ablası ve 12 yaşında bir erkek kardeşi olan Ecem Uzun, ailesine çok düşkün, özellikle de kardeşlerine… “Onlarsız bir hayat hayal bile edemiyorum” diyor.
Doğma büyüme Sarıyerli olan oyuncunun mesleği hakkında çok büyük cümleleri yok, ama olmasını istemediği için yok. Onun yerine içtenliği ve aşkı var: “Çok seviyorum işimi. Oynamaya bayılıyorum. Çok mutlu oluyorum. Yeni bir proje için çalışmayı seviyorum. Yeni şeyler araştırmayı seviyorum. Bir role hazırlanırken o sürecin heyecanını çok seviyorum.”
Sahnede olduğu zamanlarda gerçek hayatta olduğundan daha mutlu hisseden Ecem’in geçenlerde ilk kez kendine de yüksek sesle söylediği şu cümlesi beni oldukça etkiliyor: “Bu evrenin yaşam kısmı benim için sahneden daha zor.”
Enteresan olansa işine o kadar âşık ki konuştukça daha da çok heyecanlanıyor ve mesleğinin nasıl özel bir yetenek gerektirdiğini unutmuş halde soruyor: “Neden herkes oyunculuk yapmıyor anlamıyorum?”
ÇOCUK İSTİSMARI ÇOK SAPIKÇA
Canlandırdığı karakterlere kalpten bağlanan Ecem Uzun, bu aralar “Tereddüt” ve “Koca Dünya” filmlerindeki rolleriyle adından söz ettiriyor. 7 ay arayla çektiği iki filmle aldığı ödüller ve yaşı göz önüne alındığında bu haklı övgü daha da anlam buluyor.
Tekrar belirtmek isterim, 24 yaşındaki oyuncu Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü hem ulusal hem uluslararası alanlarda aldı. Ayrıca bundan iki yıl önce Afife Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı ödülünü kucaklamıştı.
Aslına bakarsanız, oyunculuk anlayışı da alışılmışın dışında diyebiliriz: “Rolü benimsemek diye bir şey yok. Sen istesen de istemesen de metin bedenine bir şekilde işliyor.”
Peki ya filmler ve verilmek istenen mesajlar hakkında neler düşünüyor: “İzlediğim filmlerde mesaja takılmıyorum, bende bıraktığı hisse bakıyorum. Mesaj çok etiket geliyor bana. Hissettiğin duygularsa sana aittir. Asıl olan duygular bence, bu daha kıymetli. ‘Koca Dünya’da mesela içim sızladı, kağıt kesiği gibiydi. ‘Tereddüt’te terapi sahnesi psikolojik anlamda çok ağır ve zor bir sahneydi. Bir çocuk gelin olan Elmas’ın şöyle bir cümlesi var hatta o sahnede; ‘Kardeşim, aynı şeyi sakın ona yapmayın, o yapamaz, olmaz’ diyor anne-babasına…”
Bu noktada çocuk gelin ve çocuk istismarı konusuna da bir kez daha değinmek istiyoruz: “Durum normalleştiriliyor. Bu en korktuğum şey ve bunu hepimiz yapıyoruz. Çocuk gelin ve çocuk istismarı çok sapıkça, çok çirkin bir şey. Derhal bitsin, ne olur bitsin diye her gün dua ediyorum. Bu da ülkemizde yaşadığımız diğer patlamalardan biri aslında. Korkunç. Sinirden bacaklarım uyuşuyor artık.”
YOLA LONDRA YA DA KANADA'DA DEVAM ETMEK İSTİYORUM
Gerçek hayatta hiçbir duyguyu abartmadan yaşamayı kendine ilke edinmiş olan Ecem Uzun, bu ipucunu şu sözlerle veriyor:
“Başkalarının benimle ilgili söylediklerini çok önemsiyorum ama kişisel almıyorum. Güzel sözleri de kötü eleştirileri de tabii ki duyuyorum, hepsi bende kayıtlı. Özellikle Antalya’da çok oldu bunlar; ‘Sakın kendini bozma’ diyenler çok vardı. Birileri bir şeyler söylemeye çok ihtiyaç duyabiliyor bazen, yapacak bir şey yok. Hakkımda söylenenler tabii ki benim için önemli ama o kadar! Ödül almak da güzel bir şey ama o kadar!”
Oyunculuğa ve yeni rollere adeta aç olan güzel oyuncu kendiyle ilgili şu itirafları bir kez daha şaşırarak yapıyor:
“Benim vedalarla ilgili bir problemim var. Her filmin sonunda çok kötü hissediyorum. Bir de benim kendime hiç merhametim yok. Çok yorulsam bile çekim ya da prova devam ediyorsa hayır diyemiyorum, demek de istemiyorum. Çünkü hoşuma gidiyor. Aslında yorgun ve bitiksin, durmalısın ama hayır! Hiç acımıyorum kendime, hastayken bile.”
Söz hayallere ve gelecek kaygılarına geldiğindeyse bakışları derinlere dalıyor:
“En büyük hayalim oyunculuğa hep devam etmek ve bu coğrafyada yapmak. Ama son günlerde; ‘Ben gitsem mi?’ diye de düşünüyorum. Gidersem yoluma ya Londra ya Kanada’da devam etmek istiyorum. Eğitim almak, çalışmak, yeni metinler okumak, oyunculuk yapmak istiyorum. Yazın bu dileğimi gerçekleştirebilirim, şu an öyle bir boşluğum yok. Geleceğe dair kaygılarımsa tabii ki var ama ben bunları söylemekten de korkuyorum. Bu konuları yüksek sesle söyleyince sanki daha da büyüyormuş gibi geliyor.”
SEVİNCE ÇOK ANAÇ DAVRANIYOR VE BUNUN ZARARINI GÖRÜYORUM
Birden çok kez âşık olmanın mümkün olduğunu düşünen ve daha önce 7 yıllık bir ilişkiden çıkmış olan Ecem Uzun’un şu anda hayatında biri yok. Aslında mevzu aşka gelince bile abartıdan uzak kalmayı başarabiliyor. Aşkın ay tutulması kadar kısa ve etkili olduğunu anlatıyor. Duyarlılık sensörleri oldukça güçlü biri, sevgiyi yaşama haliyle ilgili ise şunları söylüyor: “Çok güzel seviyorum ve belki de çok fazla gösteriyorum. Bu bazen tehlikeli olabiliyor. Çok anaç davranabiliyorum. Bunun zararını görüyorum. Kendimden çok veriyorum. Bu kadara ne gerek var ki? Ne anlamsız bir şey… Sen sevmene bak sadece… Birini sevmen için birine ihtiyacın yok aslında.”
ÇORAPSIZ YATAMAM MİDEM BULANIR!
“Çorapsız asla yatamam. Yazın sıcakta bile… Asla ayağım çarşafa değmeyecek. Hayatta duramam çorapsız, nasıl yatıyorsunuz anlamıyorum. Ayağımı denize bile çok zor sokarım. Elimde olsa çorapla yıkanacağım. Öyle bir hâl… Daha küçük yaşlarda annem bu alışkanlığımdan vazgeçeyim diye ben uyuduktan sonra gizlice gelip çoraplarımı çıkarırdı. Ama ben hemen uyanırdım, ayağıma çarşafın değdiğini hissederdim çünkü… Düşününce bile midem bulanıyor.”
EVLİLİK BANA ÇOK UZAK
“Evliliğin bence yaşla bir alakası yok, karşına çıkan insanla alakalı. Ama şu an evlilik düşünmek bile çok uzak benim için. Hiç öyle bir enerji istemiyorum hayatımda. Tatlı bir pranga da olsa benim için ağır olabilir şu an. Bu dönem hayatımda daha güzel gelişmeler oluyor.”