HomeUncategorizedERKEKTE KRİTERİM ‘FİZİK’ DESEM KİM İNANIR?

ERKEKTE KRİTERİM ‘FİZİK’ DESEM KİM İNANIR?

ERKEKTE KRİTERİM ‘FİZİK’ DESEM KİM İNANIR?

Tartışmasız; Türkiye’nin en beğenilen kadınlarından, en çok ilgi gören oyuncularından biri. Kariyerinin zirvesindeyken birden ortadan kayboldu. Birkaç hafta ya da üç-beş ay değil, yıllar sürdü ona kavuşmamız. Cansu Dere üç yıl aradan sonra setlere döndü. Bugünlerde herkes yeni dizisi ‘Anne’deki performansını konuşuyor. Onunla buluşup gözlerden uzakta geçirdiği zamanda neler yaptığını, anneliğe bakışını ve ülkenin bugününü konuştuk.

Sizi üç yıl önce ‘Muhteşem Yüzyıl’da bırakmıştık. Sonra ne ekranda ne magazinde göründünüz...
– Bu aslında biraz planlı, biraz da hayatın getirdiği bir süreçti. İş yapmadığım dönemde ortada olmaktan hoşlanan biri değilim. Röportaj vermek istemediğimden değil, üzerine konuşup soru kabul edebileceğim bir işim olmalı diye düşünüyorum. Çünkü kendimi anlatmaktan veya hayatımla ilgili soru sorulmasından pek hoşlanmıyorum.

Eyvah, yandım desenize…
– Bu hep böyle… Yani bu röportaj özelinde değil (gülüyor).

Peki neler yaptınız bu üç senede?
– Çok güzel seyahat ettim. Okudum, filmler izledim, gezdim, gördüm, öğrendim, yazdım, çizdim, tembellik ettim, spor yaptım… Çalışırken yapamadığım birçok şeyi yaptım. Yaşadım yani. Farklı şeylerle ilgilenebilecek zaman buldum. Dizi temposunda bunları yapabilmek pek mümkün olmuyor. Bir de radar dışında olmak, olabilmek, bana özgür bir alan tanıdı. İstediklerimi istediğim zaman yaptım.

Benim yatırımım kendime, insanlara, yaşadığım dünyaya…

İşkolikten ziyade ‘hayatkolik’ gibi hissettiriyorsunuz…
– Çok yoğun şekilde, hiç ara vermeden çalışmayı tercih etmiyorum. Şanslıyım, işim buna müsait. Her şey çok hızlı akınca insan büyümeye, öğrenmeye vakit bulamıyor. Başka şeyler araştıramazsan, okumazsan, gezmezsen olgunlaşmıyorsun sanki. Hep aynı bilgilerle aynı insan olarak kalıyorsun gibi geliyor bana. Ve yeni karakterler yaratmak için ya da senaryolardaki hayatlara, hikâyelere yeni bir bakış açısıyla bakabilmek için gelişmek gerekiyor.

Birçok ünlü sizin gibi seyahat etmek yerine gelirini mülke yatırıyor. Sizdeki bir yerlere gitme kafası nereden geliyor?
– Öyle mi? Bilmiyorum. Hem seyahat edip hem gelirini mülke yatırabilirsin, pek engel değil. Ama mülke yatırmak derken sürekli ev almayı kastediyorsan, ben oturmadığım evlerimin olmasıyla pek ilgilenmiyorum. E arabalar da ilgi alanımda değil. Benim yatırımım kendime, insanlara, yaşadığım dünyaya…

Neler öğrendiniz? 
– Birbirinden farklı hayatlar size gerçek olan bir sürü yeni şey öğretiyor, hayal edebilme gücünü artırıyor. Kültürlerarası farkları ve ortak noktaları gözlemliyorsun. Ben ‘Herkesin birbirini sevmesi şart değil ama herkesin birbirine saygı duyması çok şart. İster hoşuna gitsin ister gitmesin, beğen ya da beğenme, sev veya sevme, saygı duymak mecburiyetindesindir’ diye düşünürüm. Gerçekten de bunun bir mecburiyet olduğunu görüyorsun. Daha çok anlıyor, seviyor ve tahammül ediyorsun.

‘Anne’ dizisiyle (Star TV) sektöre fırtına gibi döndünüz. Yeniden o yarışın içinde olmak nasıl?
– Bir işe başlarken yarışa girmiş gibi hissetmem. Benim için iş yaparkenki duygumdur önemli olan. Çabuk karar verebilen biri değilim aslında ama çok kısa sürede oldu bu kez her şey. Biliyorsun, bu iş 2010’da, Japonya’da yapılmış ve çok beğenilmiş. Önce onu izledim. Çok etkilendim. Sonra uyarlanmış senaryosunu merak ettim, yönetmenimiz Merve Girgin’le tanıştım. Bu bir ekip işi ve burada her şey olması gerektiği gibiydi. Sonra güzel şekilde çalışmaya başladık. Ama ne zaman ki yayın tarihi belli oldu, sıra işi paylaşmaya geldi; -o zaman fark etmediğim ama şimdi anladığım- bir gerginliğin içine girdim. Sebebi reyting kaygısının dışında; yapılan bir seçimin sonucu ve sorumluluğuydu daha çok.

Annelik deyince aklınıza ilk ne geliyor?
– Sevme ve sorumluluk alma sanatı olarak görüyorum ben anneliği.

Peki sizce büyüten mi yoksa doğuran mı annedir?
– Duruma, hikâyeye göre değişir. Ama hangisi emek verdiyse odur herhalde. Her doğuran anne olamıyorsa, doğurmayan da anne olabilir.

Siz anne olmak istiyor musunuz?
– Bilmem, olabilir. Ben öyle durup dururken “Bir çocuğum olmalı, anne olmalıyım” diye düşünen, bunu arzulayan bir insan değilim. Kafam, duygularım öyle çalışmıyor. “Ne olursa olsun anne olmalıyım”dan çok; aile olmayı başarabilmek daha önemli benim için. Bunu başarabilmeyi isterim.

Geçen üç yılda aşk hayatınızda neler oldu?
– Tatlı, güzel bir ilişkim vardı. Şu an devam eden bir şey yok.

Kimdir? Nerelidir?
– Burada yaşayan, buralı biri değildi. Detay vermeden böyle özetleyebilirim (gülüyor).

Sizin Türkiye’deki şöhretinizi biliyor muydu?
– Başlarken hayır, sonra evet…

Türkiye’nin en güzel kadınlarındansınız. Erkekte fizik gibi bir kriteriniz var mı? 
– Sence? Şimdi ben var desem olur mu, inanır mıyız (gülüyor)? Bir zekâ, akıl, muhabbet kriterim var tabii… Bu arada iltifatın için de teşekkür ederim Hakancığım.