KEREM BÜRSİN’DEN İTİRAF
Kerem Bürsin: Ben, hayat kurtaran insana fenomen derim. Kadın haklarını sonuna kadar savunan, aşkın büyük bir ilham olduğunu düşünen, çalışkan ve yetenekli bir oyuncu. Ayrıca en sevilen reklam yüzlerinden biri…
* Kerem Bürsin olmak nasıl bir duygu? Malum, fenomen oldun artık…
– Yok öyle bir şey. “Kerem Bürsin’im” havasında değilim. Ben hayat kurtaran bir insana fenomen derim ki. Mesleğimi, oyunculuğu tabii ki çok ciddiye alıyorum ama “Ben şuyum, ben buyum” demek biraz garip.
* Peki, hayatının kırılma noktası neydi?
– Üniversiteyi Boston’da okudum. Son sömestrimi Los Angeles’ta geçirdim. Hayatımı bir oyuncu olarak geçirmek istediğime orada karar verdim. Bu da kırılma noktam oldu. O dönem çok güzel bir iş teklifi almıştım ama kabul etmedim. Riskleri olan bir yol seçtim. Bakalım ne olacak?
* Türkiye’ye oyuncu olmak için mi geldin?
– Hayır. Buraya gelme amacım tam olarak oyunculuk değildi aslında. Benim için bir soru işaretiydi. Bir kariyer başlatmaya çalışıyorsun ve maalesef o biraz zor oluyor. Bir dönem bocalıyorsun. Bir keşif peşindeydim buraya gelirken; kendimi keşfetmek. Avantajım Türk olmak, bir nevi evime dönmek gibi burada olmak.
* Kaç sene sonra dönmüş oldun?
– Annem de babam da Türk. 10 aylıkken gittim buradan. Türkiye’ye dönmem hem kendimi hem de ülkemi tanımam açısından çok iyi oldu. Babamın mesleği nedeniyle hayatım boyunca gezdim dolaştım. Her kültürden bir şeyler aldım ama evde gördüğün temel kültür en önemlisi. Çünkü insan bir noktadan sonra kimlik problemi yaşıyor.
* Endonezya’dan Teksas’a yaşamadığın yer kalmamış. Bu denli çok kültürlü olmak nasıl bir şey?
– Beni ben yapan şey. Bu bir artı mı yoksa eksi mi kimse bilemez. Dünyayı gezmenin de kimine göre artıları kimine göre eksileri vardır. Mesela hiç çocukluk arkadaşın olmuyor. En yakın çocukluk arkadaşım ablamdı. Hep bir reset tuşuna basıyorsun ve yeni bir hayata başlıyorsun. Bakış açına bağlı yani. Benim için artı oldu herhalde, öteki türlüsünü hiç bilmiyorum.
* Bir de tabii ülke ülke gezerken ardında kırık kapler bırakmışsındır?
– Umarım bırakmamışımdır. Her çıktığım insana aşık olduğumu söyleyemem. Zaten yaşadığımız dönemde aşk çok basitleştirilmiş bir kelime. İnsanlar birkaç ay çıktığın insanla ilgili “Evlenmeyi düşünüyor musun?” diye soruyorlar hemen.
* Evlenmeyi düşünüyor musun?
– Yüzde 100 evlenmek istiyorum, bir ailem ve çocuklarım olsun istiyorum. Ama şu an değil.
* Ama şu an bir ilişkin var, değil mi?
– Evet, çok güzel bir ilişki (Serenay Sarıkaya’dan bahsediyor).
* Peki, ne düşünüyorsun aşk üzerine?
– İnsanda bir sürü şey uyandırıyor. Büyük bir ilham kaynağı. Yapmadığın şeyleri yapıyorsun, söylemediklerini söylüyorsun. Aklına gelmeyen şeyleri yapıyorsun. Kendini geliştirmeye daha aç oluyorsun. Aşkla büyüyor, hep daha iyi olmak istiyorsun. İçgüdüsel bir şey bu. Kendini beğendirme derdi değil. Aşk sayesinde yüzyıllardır bu kadar romanın, şiirinin yazılması, resimlerin çizilmesi tesadüf değil yani.
* Ne arıyorsun bir kadında?
– Bence bu dünyada kadın olmak çok zor. Beni kadının fikirleri, hayalleri, kendi ayakları üzerinde durması, duruşu cezbeder. Dünyada maalesef kadın-erkek eşitliği yok. Bu da eğitimsizlikten kaynaklanan bir durum. Çok üzücü bir olay. Bence kadınlar, erkeklerden çok daha değerli varlıklar. Biz de onlar sayesinde varız.
* Bu konuyla ilgili neler yapıyorsun?
– UN Women ve AÇEV ile çalışmalarımız oldu bugüne dek. En son Mavi ve AÇEV’le birlikte tişörtler çıkardık, Mavi mağazalarında satılıyor. Amacımız AÇEV’in kadına destek ve okuryazarlık eğitimlerine katkıda bulunmak. Amerika’dayken de bu konuyla ilgili çalışmalarım oldu.
* Bu annenin sana kattığı bir hassasiyet mi?
– Hem annemin hem de babamın. Babam küçüklüğümden beri kadınlara gereken saygı hakkında çok titiz davrandı.
* Babanın annene olan davranışları gibi mi?
– O da var ama sırf o değil. Olayın temeli insana olan saygıya dayanıyor. Ailem bu konuda çok hassastır. Farklı kültürlerde, dinlerde yaşayınca tabii ki bazı şeyler sana garip ve ters geliyor ama saygı duyman lazım. Bu da işte insanlığa karşı bir saygıya dönüşüyor. Babamın bana en büyük öğüdü budur. Dünyanın en saygılı insanı mıyım, tabii ki değilim. İnsanız, zaaflarımız oluyor ama hep saygılı olmaya dikkat ederim.
* Bu arada, annesiyle alışverişe çıkanlardan mısın?
– Uzun bir süre öyleydi ama şimdi zor çünkü Amerika’dalar. Annemle alışverişe çıkmayı çok severim.
* Zevkleriniz uyuşuyor mu?
– Beni anladığı için biliyor zevklerimi. Rahatlık benim için en önemli şey. Bir tişörtüm var, 9-10 yıldır giyiyorum. Delik deşik oldu ama çok rahat.
* Şu anda planın Türkiye’de yaşamaya devam etmek mi?
– Bilmem. Türkiye’de yaşamayı seviyorum. Ayrıca burada aşık olduğum bir şeyi, oyunculuğu yapabiliyorum. Aynı zamanda gerçekten memleketim diyebileceğim bir yer. İnsanlar ismimi söylerken zorlanmıyorlar. Yurtdışında hep “Kerem, Türk ismi” diye açıklama yapmak zorunda kalıyordum.
* Oyunculuğun nesine bu kadar aşıksın?
– Benim için oyunculuğun en cezbedici tarafı, hiçbir zaman “oldum” diyememen. Bir şirkette çalışırsın, CEO olursun, “tamam oldum” dersin. Ama oyunculukta öyle bir şey yok. Hep yeni bir karaktere hayat veriyorsun. Bu psikolojik anlamda da bir keşif. O karakteri anlamaya çalışıyorsun ve kendinle de özdeşleştirince ondan bir sürü şey öğreniyorsun. Ve bu hiç bitmeyen bir olay.
* Son soru, oyunculuk hedefinde Hollywood var mı?
– Var. Orası şampiyonlar ligi gibi biraz.