HomeUncategorizedMAYISTA BODRUM’DA NELER YAPTIM?

MAYISTA BODRUM’DA NELER YAPTIM?

MAYISTA BODRUM’DA NELER YAPTIM?

GEÇEN hafta yazıma “Bodrum’un en sevdiğim ayları mayıs ve eylül” diye başlamıştım. Gündem yoğun olduğu için mayısta yaptıklarımı anlatmak bu haftaya kaldı. Bodrum’a gider gitmez soluğu aldığım yerlerden biri Yalıkavak Sandıma Köyü’ndeki Asmalı Çardak Kahvaltı Evi. İlk keşfedenlerdenim. Zaten işimiz keşfedip iyiyi ortaya çıkarmak, bizi takip eden okuyuculara rehberlik yapmak.

KAHVALTICI DEYİP GEÇMEMELİ 

Daha önce Bodrum’da Havva Ana ve onun benzeri yerlere giderdim. Geçen sene Parpali diye bir yere gittim. Fena değildi ama daha iyi olmak için biraz daha gayret göstermeleri gerekiyordu. Sahibi çok düzgün, aklı başında biri. Umarım bu sene Parpali ismini daha çok duyacaksınız. İlk zamanlar Havva Ana çok iyiydi, sonra kazandığı paranın etkisiyle değişti. Ne yersen ye aynı parayı veriyorsun. Şimdilerde eskisi gibi iş yapmadığını söylüyorlar, uzun süredir gitmiyorum. 

Havva Ana havaya girerken, Asmalı Çardak diye bir yer keşfettim. Çok yakın bir arkadaşım “Seni kahvaltıya götüreyim” dedi. O gün bu gündür hep gittiğimiz yer oldu. Tam bir aile işletmesi. Çocukları Mehmet daha aktif ama anne, baba, kız kardeş hep beraber dükkân için çalışıyorlar. Sandıma Köyü’nün yerlilerindenler. Onlara göre köy evi, bize göre tam bir çiftlik. Çünkü içinde tavuk, küçükbaş hayvan, meyve ve sebze çeşitleri, aklınıza ne geliyorsa var. Daha sonra uç kısmında bulunan eski bir Bodrum evini kendi yaptıkları ürünlerle birlikte kahvaltıcı olarak açıyorlar. 3-5 derken bugün günde 300-400 kişi kahvaltı yapıyor. 

Girişte solda asmalı bir çardak var. Yazın o kadar güzel üzüm çıkıyor ki anlatamam. Sağ tarafta ise her türlü meyvenin bulunduğu bir bahçe var. Her şey çok doğal. Bodrum’a göre fiyatları çok uygun. Sık sık gidiyorum; hep aynı lezzet ve samimiyet var. Böyle yerlerde çok klas bir servis beklemeniz doğru olmaz. Uru Teyze kabaklı börek yaparken biri mutfakta menemen yapıyor, biri serviste… Sanki herkes akraba. O kadar sıcaklar. Doğası çok keyifli. Eski, orijinal hali ayrı bir hava katıyor. Envayi çeşit reçel var. Bahçeden çıkan ne ürün varsa reçelini yapıyorlar.
 
Mimoza ününe ün kattı

“BODRUM’UN artık klasik mekânlarından neresi var?” diye sorarsanız ilki Halikarnas’sa diğerleri Balıkçı Sait ve Mimoza’dır. Halikarnas hâlâ Bodrum merkezdeki eğlencenin en önemli adresi. Ancak Mimoza’nın benim için ayrı bir yeri var. Dünyayı gezdim, sıralama yap derseniz inanın ilk 10’un içinde olur çünkü olağanüstü bir doğası var. Burada güneş bir başka doğuyor. Bir memleketim Adıyaman Nemrut’ta, bir de Mimoza’nın olduğu koyda acayip batıyor. Mavi, yeşil aklınıza ne renk gelirse batana kadar görüyorsunuz. Şüphesiz en çok fotoğraf çekilen yer burası. Mekâna gelenler en az 10 kare fotoğraf çekmeden masaya oturmuyor. 

Mimoza kolay kolay Mimoza olmadı. Mekânın sahibi Fikret Alphan bir gün Mimoza’nın hikâyesini anlattı, duygulandım. Yaklaşık 20 yıl önce daha Gümüşlük bu kadar bilinmezken Mimoza’yı 4 masalık bir yer olarak açıyor. Sahilin en sonunda yer alan mekân ancak kazayla yolunu kaybedenlerin gittiği bir yermiş. Fikret yılmadan her gece küçük bir balık ızgarasına balıkları atıp beklermiş. O azmin sonunda bugün günde yüzlerce kişiyi ağırlayan, 2 hafta önceden yer bulunamayan bir yer haline geldi. 

Fikret işini çok seviyor. Her yere çiçek koyuyor. Zaman zaman kendi müzik yapıyor. Tanıdık masalarla ilgileniyor. Herkes sanki evindeymiş gibi rahat ediyor. Yardımcısı Zeynep geleni gideni güzel bir şekilde ağırlıyor. Kardeşi Çetin daha çok yabancılarla ilgileniyor. Her şey yerli yerinde, lezzet güzel, ambiyans güzel. O yüzden Bodrum’a gidip de Mimoza’ya uğramadan dönüldüğü zaman kendimi Bodrum’a gitmiş saymıyorum.