MELİH SELÇUK: HİSSETMEDEN OYNAYAMIYORUM
Geçtiğimiz hafta vizyona giren ‘Cenaze İşleri’ sinema filminde başrolde yer alan, ‘Adını Feriha Koydum’ dizisinde canlandırdığı karakter ile hafızalarda yer eden, başarılı oyuncu Melih Selçuk ile Taksim Melekler Kahvesi’nde bir araya geldik.
Üniversitede ‘Süt’ sinema filminin ilanını görüp, başvuruyorsunuz ve bu filmdeki başarınızla birçok ödül alıyorsunuz. Öncelikle, bu hikâyeden başlayalım.
Başka bir örneği yoktur herhalde. Yaz okulundaydım, ders arasında kantine indim çay almak için. ‘Uzun metraj sinema filmine oyuncu aranıyor.’ Yazılı bir ilan gördüm. İlana başvurduktan sonra çağırdılar beni. Yönetmenimiz Semih Kaplanoğlu ile görüştüm. ‘Ben tecrübesizim, niye ben?’ diye sordum. Yönetmenimiz de, ‘Ben özellikle tecrübesiz arıyorum.’ Dedi. Devamında ise zaten birçok ödül aldım bu filmle.
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken, oyunculuk isteği nereden doğdu?
Oyunculuğu hiç istemedim, oyunculuk hayalim hiç olmadı. Bende kamera arkası hayali var. Hala daha setlerde birçok şeyi öğrenmek için görüntü yönetmenlerinin kafasını şişiririm. Aslında oyunculuğu da, kamera arkasını daha iyi deneyimlemek için başladım diyebilirim.
Oyunculuğa başladıktan sonra, bu işin eğitimlerini aldınız mı?
Bildiğimiz bütün Hollywood yıldızlarının da oyuncu koçluğunu yapan Susan Batson ile çalıştım bir dönem. Fakat tiyatro eğitimi almadım. Hatta tiyatro oyunu teklifi geldiğinde de, kendime güvenemediğim için reddettim. Bu güne kadar hep doğal oynadığıma yönelik tepkiler aldım. Hissetmeden oynayamıyorum. Eğitim alırsam, bu duyguyu kaybeder miyim bilemiyorum.
Oyunculuğa başladığınız dönemden, popülarite elde ettiğiniz ‘Adını Feriha Koydum’ dizisine kadar olan süreçten bahsedebilir miyiz?
Süt sinema filminden sonra ‘Kasaba’ diye bir dizide 20 bölüm oynadım. Evet, insanlar beni Adını Feriha Koydum dizisi ile tanıdı. Benim için çok önemli bir yeri var. Hala daha o dizideki karakterimle yolda tanıyanlar oluyor. Fakat Adını Feriha Koydum’dan sonra gelen bütün tekliflerdeki karakterler, hep aynı tarzdı.
Geçtiğimiz hafta vizyona giren ‘Cenaze İşleri’ sinema filmi, üzerinize yapışan karakterden kurtulmak için büyük bir çıkış kapısı olmuş sizin için.
Daha önce yer aldığım ‘Adana İşleri’ sinema filminin yönetmeni Ali Adnan Özgür bir gün bana; ‘Seni izlediğim karakterlerin hepsi; üzgün, somurtkan, sinirli… Ama gerçekte çok komik adamsın. Neden komedi yapmıyorsun?’ diyerek beni Adana İşleri’nde oynattı. Adana İşleri, benim ilk komedi deneyimimdir. Sanırım orada canlandırdığım karakter beğenildi, ‘Evet, yapabilir.’ dendi ve Cenaze İşleri’nden teklif geldi. Bu filmde, komedi anlamında büyük yol kat ettiğimi düşünüyorum. Hatta geçen aylarda çektiğimiz ‘Koza’ isimli sanat filminin kurgusuna gittim. Ve gördüm ki, iki filmde canlandırdığım karakterler birbirinden çok başka. Fark ettim ki, artık komediyi rahatça oynayabilirim.
Çekimleriniz Eskişehir’de gerçekleşti. Zorlandınız mı?
Evet, Eskişehir Odunpazarı’nda gerçekleştirdik çekimlerimizi. İnanılmaz eski, çok iyi korunmuş ve çok tatlı bir ilçe. Doğal set gibi… Mekânlar çok keyifliydi. Uyku konusunda çok zorlandım. Çünkü filmin neredeyse tamamı gece sahnesiydi. 21 gün boyunca sete sabah 5’te ezanla birlikte paydos dedik.
Sette komik olaylar yaşadınız mı?
Yaşamaz mıyız? (Gülüyor) Bir gasil hane sahnemiz vardı. Odunpazarı Belediyesi, bizlere İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü tahsis etti. Kapısındaki yazıyı değiştirerek, morg yazdık. İçeride memurlar çalışıyorlar ve olaydan haberleri yok. Boş tabutu aldık, koridora koyduk. Bende tabutun başında yorgunluktan oturuyor, sahneyi bekliyorum. Gelen geçen, ‘Başın sağ olsun’ diyerek geçiyor… Bende durumu fark etmeyerek, herkese sağ ol diyorum. Sonra durumu fark ettim ki, olayı çok yanlış anlamışlar…
Filmde canlandırdığınız karakterin başına gelenler gibi, istemediğiniz bir olayın içerisine zorla dâhil edildiniz mi?
Düşünüyorum da, Allah dâhil etmesin. Belki çok daha hafifi olmuştur. Bu kadar absürdü değil benim, bence kimsenin başına gelmez.
Peki, canlandırdığınız karaktere kendinizden de bir şeyler kattınız mı?
Elbette. Gündelik hayatta kullandığım, benim karakterime ait olabilecek istemsiz esprileri de kimi zaman sahnelerde kullandım. Güzel bir iş çıktı ortaya. İnşallah izleyenler de, keyif alır.
Bundan sonrası için hangi karakterleri canlandırmak istiyorsunuz?
Komediyi çok sevdim, her zaman düşünebilirim. Çünkü komedi işinde, sette de keyifli vakit geçirmiş oluyorsunuz. Depresif bir ortam olmuyor yani. Bir de takıntılı aşığı oynamayı çok istiyorum.
Güldürmek mi yoksa ağlatmak mı daha zor?
Kesinlikle güldürmek… En basitinden, küçücük bir sokak köpeğini gösterin ve onun arkasına hüzünlü bir müzik koyun, insanların gözü yaşarır. Ama güldürmek o kadar ince bir iş ki… Mesela seyirci, bizim çekerken kendi aramızda güldüğümüz yerlere değil de bambaşka yerlere gülebiliyor. Bu yüzden zor..