NİŞANTAŞI’NIN YENİSİ: GREY
İstanbul’un kalbi, Türkiye’nin sosyal yaşam merkezi Nişantaşı’nda her gün yeni bir mekan açılıyor, başarı sağlayamayan ise yüksek kira, personel giderleri nedeniyle yerini yeni markalara bırakıyor. Grey’de bu coğrafya içinde iki haftalık bir bebek. Şansı yiyecek – içecek alanında tecrübeli bir grup olan Jüpiter’in bir halkası oluşu…
Mekan, Şakayık Sokak’da Sabah 07.00’de açılıyor. Kahvaltı menüsünde ana seçenekler dışında envai çeşit yumurtalar, pancake, yoğurt, dağ meyveli granola, güveçte Antep peyniri ve manda kaymağı mevcut. Ayrıca gün boyu çeşitli özel karışım kahveler ve birbirinde farklı çaylar için barista (çay-kahve gibi içecek eğitimi almış barmen) bile mevcut.
Öğle ve akşam yemeği için iki alternatifiniz var, ilki brasserie cafe tarzında mekanın girişindeki salon, diğeri ise Fine Dining bölüm.Uzun yıllar Damario’nun şefliğini yapan Asım Yıldız, ekibiyle neredeyse 24 saat hizmet veriyor.
Menüde çeşit çok
Akşamüstleri yemek saatine kadar bar ve civarı, Nişantaşı usulü sohbet mekanına dönüşüyor. 23.00’den sonra misafir kitlesi bir miktar değişiyor, yenileniyor. DJ Eyüp’ün müziğiyle herkes 03.00’e kadar eğleniyor.
Menü çok çeşitli genel olarak İtalyan, Akdeniz ağırlıklı fakat Grey’in Türk yemeği, özellikle Güney Anadolu Bölgesi spesiyallerini seven ve pişiren kişi yönetim kurulu başkanı Tayfun Topal. Günün menüsü adı altında makul fiyatlı üç başlangıç, üç ara sıcak ve üç ana yemekten oluşan, her gün değişen bir seri yemek oluşturmuş.
Başlangıçlarda; Roka ve parmesanlı dana carpaccio gayet başarılı. Somon ve avokadolu bruschetta, kalamar ve karides tava, ince ince doğranıp kızartılmış cipriani usulü kabak, acılı domates sosla hakikaten tadılmalı.
Çorbalara gelince, İtalyan mutfağının olmazsa olmazı minestrone ve acı biberli domates soslu balık çorbası menüyü süslüyor. Asım ustanın salatalar konusundaki engin tecrübesi burada kendini gösteriyor; tavuklu kara buğday salatası çok başarılı. Semizotlu mercimek salatası, kinoalı avokado salatası da var.
Makarnaların da hepsi ev yapımı. İçlerinde kum midyeli linguine, mozeralla, taze domates ve patlıcanlı rigatoni bu bölümün olmazsa olmazı hafif acı biberli domates sosla sunulan deniz mahsullü spagetti.
Yediğim en iyi risottolardan
Risottonun masaya sıcak gelmesi için Gaziantep’de el yapımı sahanlar ve sahan altları imal ettirilmiş. Benim tercihim deniz mahsüllüden yana. Hakikaten bugüne kadar yediklerim arasında hatırı sayılanlardan diyebilirim. Pizzalar siparişten sonra sizi biraz bekletiyor. Çünkü tamamen taze olarak imal edilip özel kapta ve ağaç kütüğü üzerinde geliyor, göz zevkinize ve midenize hitap ediyor. Öne çıkanlar dört peynirli, mozerella, ince dilimlenmiş bonfile parmesan peyniri, roka ve acılı domates soslu pizza. Ana yemekler konusunda uzun bir emek harcanmış. Ben pişirilmesi en zor olan yemeği seçtim; Robespierre. Etinin inceliği, rokası, pişirilmesi mükemmeldi.
Tatlılara gelince, tiramisu mutlaka denenmeli. Vanilyalı dondurma, çikolata soslu volkano browni, vanilyalı dondurmayla ikram edilen Elmalı tarte tartin de tadılabilir. Tril tril İngiliz keteni bembeyaz örtülerde bu güzel tadlara Paşabahçe’nin özel olarak Grey için dizayn ettiği kristal bardak eşlik ediyor.
Bugüne kadar zincirin birçok halkasının mimarlığını yapan Belgin Açıkalın, yaratıcılığını göstermiş. Özellikle gözü yormayan ve insanı dinlendiren geometrik şekiller hafızalara yer ediyor. Kurumun en üst düzey yöneticisi işletme koordinatörü Gürsel Avcı zaten başarılı bir profesyonel. İnancım Grey’in İstanbul’un tercih edilen bir mekan olacağı yolunda. Burada en önemli husus bugünkü çizginin ve kalitenin muhafaza edilmesi.