ÖZGE ÖZPİRİNÇCİ: AŞK İÇİN ÖZGÜRLÜĞÜMDEN VAZGEÇMEM
Özge Özpirinçci, BeStyle dergisinin yeni sayısı için objektif karşısına geçti. Ünlü oyuncu, çekimleri devam eden yeni filmi “Acı Tatlı Ekşi”deki rolü ve sevgilisi Burak Yamantürk’le ilişkisi hakkında merak edilenleri anlattı.
◊ “Acı Tatlı Ekşi” filminiz vizyona girmeden biz aksini soralım: Aşkınız için ne yapmazsınız?
– ”Aşk” kelimesini hayatın her alanında çok severim. Bu eşsiz duygunun illa bir insana karşı olmasına gerek yok. Gökyüzüne, yemeğe, işine kısacası her şeye aşık olabilir insan. Aşkın kişiden kişiye değişen yoğunluğu olduğunu da düşünüyorum. Kimisi ilk görüşte aşka inanır, kimisi sevdiğinden uzak kaldığında anlar aşık olduğunu ve onsuz yapamayacağını. Büyük konuşmayı hiç sevmem. Karmanın intikamı en korktuğumdur, o yüzden bu sorunuza net bir cevap veremeyeceğim ama illa bir cevap vermem gerekiyorsa sanırım özgürlüğümden vazgeçemem.
◊ Filmde canlandırdığınız Duygu gibi sevdiğinizden ayrılmak zorunda kaldınız mı hiç? Giden mi daha çok yara alır kalan mı?
– Bu sorunun cevabını her iki durumu da yaşamadan vermek çok zor. İnsanların hislerini anlamaya çalışmadan yargılayamam. Her davranışın bir nedeni vardır ve bu sadece anlamak istersek, görebileceğimiz bir şey. Duygu ve Murat’ın ayrılığı gibi bir durum yaşamak zorunda kalmadım, umarım da kalmam. Bu tarz acıların, küçük yaşlarda daha kolay atlatıldığını düşünüyorum. Bizi daha az etkiliyor, iyileşme şansımız daha yüksek oluyor ve hatta bağışıklığımızı güçlendirip hayata bakış açımızı bile değiştirebiliyor. Özgüven sahibi olduğun sürece 20’lerin ortasına kadar yaşadığın o acılar güzel hatıralar olarak kalıyor. Kısacası öldürmeyen güçlendiriyor.
◊ Sevgiliniz Burak Yamantürk’le konum olarak uzun bir süre ayrılmak zorunda kalsanız ne yaparsınız?
– İçim bir kötü olur tabii ne yalan söyleyeyim. Çok özlerim. Bu ayrılığın iş yüzünden olduğunu varsayarak, motivasyonumu kaybetmeden ve ona hayatı zindan etmeye çalışmadan, çabuk geçeceğini umut ettiğim sayılı günlerin bitmesini beklerim. Gelen dizi tekliflerini değerlendirirken ikimizin de ilk şartlarından biridir şehir dışı olmaması. Kısa süreli çekimler için, ne zaman döneceğini bilerek gitmek başka ama uzun ve ne zaman biteceği belli olmayan bir işe gitmek başka. Sanırım Burak da benimle aynı fikirde. Tabii bakmayın böyle dediğime, aynı evde yaşasak da kendimize ait alanlarımız ve zamanımız hep var. Evde yalnız kalmayı ikimiz de seviyoruz ve dönem dönem bunu yaşayabiliyoruz.
DELİ DOLU VE CESURUM
◊ Siz de, canlandırdığınız Duygu gibi deli dolu ve cesur musunuz?
– Duygu’yu sadece iki sıfatla tanımlayamam. Deli dolu ve cesur buzdağının görünen kısmı. Filmi izleyince demek istediğimi anlayacaksınız. Diğer tarafta ben; evet, deli dolu ve cesurumdur. 30’lara merhaba dediğimden beri deli dolu ve cesur olmak gibi genç kızlığımda övündüğüm özelliklerimin beni bırakmaması ama başka bir şeye evrilmesi çok hoşuma gidiyor. Eskiden korktuğum şeylere gülüp geçerken, gençken aklımda bile olmayan şeyler şimdi beni korkutabiliyor. Beni tanıyanlar olgun olduğumu söylerler. Acil durumlarda, kriz anlarında soğukkanlılığımı koruyup olgun davranabiliyorum. Her ne kadar deli dolu ve cesur olmamla çelişiyor gibi dursa da öyle.
◊ “Uzun mesafeli” ilişki yaşar mısınız?
– Bir “büyük konuşma” sorusu daha… Bundan beş sene önce sorsaydınız “Tabii ki yaşarım!” diye, düşünmeden atlardım bu soruya. Şimdi düşününce, bu sorunun cevabının o kadar basit olmadığını görüyorum. Eğer yaşayacağım “uzun mesafe” ilişkisi beni ve karşımdaki kişiyi kısıtlamayan, günlük hayatını zora sokmayan bir yapıya sahipse ve eğer karşımdaki kişi yoğun özlem ve sevgi duyduğu zamanlarda bunu öfke olarak bana yansıtmıyorsa sanırım olabilir. Dediğim gibi karmanın intikamından çok korkarım, o yüzden ileride ne olur bilemem.
Yeni sezonda ekranda olacağım
◊ Özge nasıl bir kadın, hayalinizde nasıl bir kadın olmak vardı?
– Küçükken hiç düşünmezdim ileride nasıl bir kadın olacağım diye. Oyun oynamakla meşguldüm genelde hep. Ne mutlu ki 31 yaşına geldim ve değişen hiçbir şey yok. Hâlâ oyun oynamakla meşgulüm. Mesleğime aşığım! İstediğim insan olma yolunda çalışıyorum.
◊ Bundan sonra nasıl bir proje ile göreceğiz sizi?
– Orijinali Woman (Kadın) adlı bir Japon dizisinin uyarlamasında yer alacağım bu sene. Med Yapım’la ve yönetmenimiz Merve Girgin’le ilk defa çalışacağım ve çok heyecanlıyım. Sosyal medya paylaşımlarının istatistiklerinden de yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, sanırım izleyici beni anne rolünde izlemeyi çok seviyor. Bu sezonda iki çocuk annesi olarak görecekler.
◊ Sizi en etkileyen film sahnesi nedir?
– “Leon” filminde Leon’un öldüğü sahne. Üstünden yıllar geçti artık bunu spoiler olarak kabul etmiyorum.
ÖFKELİ BİR KADINI CANLANDIRMAK İSTERİM
◊ “Fi” dizisiyle bambaşka bir Özge gördük, pek de sevdik. “Kesinlikle şunu da oynamak istiyorum” dediğiniz bir rol var mı?
– Çok teşekkür ederim. Farklı rollerde oynamayı kariyer planlamamın ilk sıralarında tutuyorum. Benim için en önemli şey önce hikayedir.
Hikayeniz sağlamsa ve yarattığınız karakterlerin tutarlılığını bozmadan her birini eşit derecede severek hikayenizi anlatabiliyorsanız, ortaya iyi bir iş çıkmanın kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Macera-aksiyon türü bir filmde oynamak isterim.
Yakın dövüş dersi almamı gerektirecek, bugüne kadar izleyicinin beni gördüğü halimden uzak, öfkeli ama dengeli bir kadın karakter fena olmaz.
◊ Sevgilinize sık sık danışır mısınız?
– Severim Burak’ın fikrini sormayı. Kendi fikrini söyleyip nihai kararıma karışmayacak kadar bana saygı duyması ruhuma çok iyi geliyor. Ben birinin bana ne yapmam, ne giymem, ne söylemem gerektiğini söylemesinden hiç hoşlanmam.
Bunu ukalalık olarak algılamayın lütfen. Yönetmenin direktiflerine ve toplum içinde yaşamanın gerektirdiği kurallara uyarım, tabii eğer mantıksız değilse. Fakat insanların iyi hissetmek için kendilerinden zayıf gördükleri insanları ezmelerine ve onları domine etmeye çalışmalarına tahammül edemem.
Tavsiye ve fikir, bilgi sahibi olmadan işe yaramaz şeyler olduğu için, bunları bilgi sahibi insanlardan temin etmeyi tercih ederim.
◊ Oyunculuk kariyeriniz sonrasında kaybettiğiniz için üzüldüğün bir özellik var mı?
– Özel hayatın ilgi çekici hale gelmesi enteresan bir durum. Yaptığım her hareketin, sürekli takipte olan ve yanlış anlamaya hevesli insanlar tarafından, konuya bihaber insanlara servis edilmesi üzücü. Başlarda sürekli kendimi doğru ifade etmeye çalışıyordum. Fakat şimdi anlıyorum ki; ne kadar uğraşsam da karşımdakinin istediği kadar ve istediği şekilde anlaşılıyorum. O yüzden bunlara kafa yormaktansa güzel işler yapmaya çalışıyorum ki, konuşacak malzemeleri olsun.
◊ Kendinizi özgür hissediyor musunuz?
– Geçenlerde evde tek başıma kaldığım bir gün sabahtan aksama kadar Margaret Atwood’un “Aynı” adlı romanından uyarlanan “The Handmaid’s Tale”i izledim. Bir sezon 10 bölüm ve bittiğinde kalbime bir yumruk yemiş gibiydim.
Mantığıma, inançlarıma, yaşama sevincime. İzlememiş olanlara mutlaka öneririm, izleyenler zaten ne demek istediğimi anlamışlardır sanırım. Sosyoloji dersinde öğrendiğim kadarıyla en basit tabiriyle “sizin özgürlüğünüzün bittiği yerde başkasının özgürlüğü başlar.”
Sadece özgür olduğumu hissetmek için bir başkasına zarar veremem ama özgürlüğümü kısıtlamaya çalışan kişi ya da kurumlarla savaşırım. Bu savaşı uzun zamandır sessizce veriyoruz. Özellikle kadınlar olarak! Ve umuyorum zaferle sonuçlanacak.
Ne kadar az kıyafet o kadar iyi
◊ Moda ile aranız nasıl, takip eder misiniz?
– Özgürlüğümü kısıtlayan şeyleri sevmediğimi söylemiştim değil mi? Ya da insanların bana sebepsizce neyi yapıp neyi yapmamamı söylemesinden hiç hoşnut olmadığımı? Moda benim için bu kategoriye giriyor. Önce ruh halime sonra da o dönemki vücuduma ne iyi geliyorsa onu giymeyi seviyorum. Benim için en önemli şey rahatlık.
◊ Gardırobunuzda en sevdiğiniz parçalar nedir?
– Düz V yaka beyaz tişörtlerim ve jeanlerim. Yazın etnik desenleri, uzun etekleri ve bol takı takmayı çok severim. Ne kadar az kıyafet o kadar iyi. Bugün ne giyeceğim düşüncesine harcayacağım enerjiyi, ne yiyeceğime harcamayı tercih ederim.